Yıllar süren bekleyiş, ertelemeler ve geliştirme sürecindeki zorlukların ardından nihayet Çernobil’in yasaklı bölgesine, yani “The Zone”a geri döndük. GSC Game World’ün başyapıtı olmaya aday S.T.A.L.K.E.R. 2: Heart of Chornobyl, Unreal Engine 5’in gücüyle karşımızda. Peki, bu bekleyişe değdi mi? İşte detaylı incelememiz.
1. Atmosfer ve Görsellik: Nefes Kesen Bir Yıkım
Oyuna ilk girdiğiniz andan itibaren sizi saran o kasvetli ve tekinsiz atmosfer, serinin hayranlarını evinde hissettirecek. Unreal Engine 5 ile tasarlanan dinamik hava koşulları, gece-gündüz döngüsü ve radyasyon fırtınaları (Emissions) inanılmaz derecede gerçekçi. Yıkık binaların üzerindeki pas detaylarından, rüzgarda sallanan otlara kadar her şey, “yaşayan ama ölü” bir dünyayı size sunuyor.

2. Oynanış ve Mekanikler: Affetmeyen Bir Hayatta Kalma
S.T.A.L.K.E.R. 2, sizi elinizden tutup gezdiren bir oyun değil. Merminiz az, silahlarınız tutukluk yapabilir ve mutantlar her zamankinden daha zeki. “A-Life 2.0” sistemi sayesinde, siz orada olmasanız bile dünyadaki fraksiyonlar ve yaratıklar birbirleriyle etkileşime giriyor. Bu da her oyuncunun deneyimini benzersiz kılıyor. Açlık, uyku ve radyasyon seviyenizi sürekli kontrol altında tutmak zorundasınız.
3. Hikaye ve Seçimler
Skif adındaki yeni bir stalker’ı yönettiğimiz hikaye, dallanıp budaklanan yapısıyla dikkat çekiyor. Yaptığınız en ufak bir seçim, saatler sonra karşınıza dost veya düşman olarak çıkabiliyor. Yan görevler bile ana hikaye kadar derinliğe sahip.
Son Karar: Oynanmalı mı?
Eğer zorlu hayatta kalma oyunlarını, derin atmosferi ve keşfetme duygusunu seviyorsanız, S.T.A.L.K.E.R. 2 yılın en iyi deneyimlerinden biri. Bazı teknik hatalar (buglar) mevcut olsa da, The Zone’un çağrısına kayıtsız kalmak imkansız.
Puan: 9/10
Artılar: İnanılmaz atmosfer, zorlayıcı mekanikler, özgür seçimler.
Eksiler: Lansman sonrası ufak teknik hatalar, yüksek sistem gereksinimleri.